Kurumsal sosyal sorumluluk mu, hak odaklı yaklaşım mı?

Günümüz şirketleri için dünyadaki yeni trendi anlamak.

4/14/20242 min oku

white and black Together We Create graffiti wall decor
white and black Together We Create graffiti wall decor

Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, giderek daha fazla ülke, BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri ışığında tedarik zincirinde insan hakları durum tespiti yasalarını kanunlaştırma yoluna gitti. Tedarik zincirinde insan hakları durum tespiti, bir şirketin faaliyetlerinde, tedarik zincirlerinde ve sunulan hizmetlerde mevcut ve potansiyel insan hakları risklerini belirleme ve bu risklere karşı adımlar atma amacıyla uyguladığı yöntemleri ifade eder.

Örneğin, ABD’de Uygur Türklerinin modern köle olarak kullanıldığı ürünleri yasaklayan Uygur Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası (Uyghur Forced Labor Prevention Act) 2021 yılında kabul edildi. Fransa’da 2017 yılında, İnsan Hakları Özen Yasası (Loi de Vigilance/Corporate Duty of Vigilance Law) mecliste kabul edildi. Almanya’da ise, Tedarik Zincirinde Durum Tespiti Yasası (Lieferkettengesetz (LkSG) /Supply Chain Due Diligence Act) 2023 yılında yürürlüğe girdi. Hollanda, Norveç, Japonya ve daha pek çok ülke de benzer alanlarda yasa tasarıları hazırladı ve/veya kabul etti.

Başta AB ülkeleri olmak üzere dünyanın farklı yerlerindeki çeşitli ülkelerin, iş dünyası ve insan hakları alanında ulusal eylem planları (National Action Plan on Business and Human Rights) yayınlayarak bu kronik sorunu çözmek için adeta kollarını sıvadıkları söylenebilir.

Pek çok ülkenin iç hukuklarında insan hakları durum tespiti yasaları kabul etmiş olmasının ardından nihayet Avrupa Parlamentosu da geçtiğimiz yıl bu hususta bir regülasyon taslağı (Proposal for a Regulation of the European Parliament and of the Council on prohibiting products made with forced labour on the Union market) yayınladı. Yeni regülasyon teklifi ile; üreticilerin, imalatçıların ve tedarikçilerin zorla çalıştırma (modern kölelik) ile elde edilen ürünleri AB pazarına sürmelerinin veya bu tür ürünleri üçüncü bir ülkeye ihraç etmelerinin yasaklanması amaçlanmaktadır. Kabul edilmesi halinde; AB üye ülkelerinin, tedarik zincirinin herhangi bir aşamasında zorla çalıştırma kullanılan bir ürünü alıkoyma, el koyma veya geri çekilmesini emretmesi mümkün ve zorunlu hale gelecektir.

Bugün artık "kurumsal sosyal sorumluluk" adı ile şirketlerin imajını güçlendirmek ve aldıklarının bir miktarını topluma geri kazandırmak için uygulamaya çalıştığı birkaç küçük projenin çok daha ötesine geçerek şirketlerin de artık hak odağında çalışma prensibine geçiş yapacağı bir dönüm noktasındayız.

İş dünyasının çevresel ve sosyal sürdürülebilirliğini arttırmaya yönelik hukuki regülasyonlarla haberdar olmak için güncel içeriklerimizi takip etmeye devam edin.